Ağzımızı temizlemek, nemlendirmek ve yiyecekleri sindirmek için hepimizin tükürüğe ihtiyacı vardır. Ancak ağzımızda bulunan tükürük bezleri ağzımızı ıslak tutmak için yeteri kadar tükürük üretmediği zaman ağız kuruluğu meydana gelebilir. Genellikle yaşlanma probleminden, belirli ilaçların yan etkisinden veya kanser hastası biri için radyasyon tedavisinin sonucunda ortaya çıkmaktadır.
Neyse ki diğer adı kserostomi olan ağız kuruluğunun tedavisi bulunmaktadır. Diğer yandan bu rahatsızlık, birden fazla soruna yol açabilir. Örneğin genel vücut sağlığınızı ya da doğrudan dişleriniz ve diş etlerinizin sağlığını tehdit edebilir. Bunların yanı sıra yemekten aldığınız zevk ve iştah yoğunluğunuzda da büyük etkisi görülmektedir.
Ağız kuruluğu kişilerin bu konudaki fizik muayene bulguları ile gerçekleştirilebilen klinik bir tanıdır. Çeşitli tanı araçları ile insanlardaki tükürük salgısındaki azalma gözle görülebilir bir şekilde ortaya konabilir. Bu tanılarda kendi aralarında ayrılır:
Normal akış hızı bezlerinin tükürük salgısı tarafından uyarıldığı zamanlarda tükürük salgısının dakikada 1.5-2 ml civarında olduğu görülür. Dinlenme halinde ise dakikada 0.3-0.4 ml yaklaşık olarak tespit edilir. Hiposalivasyon bezlerinin uyarılması halinde bile salgı hızının dakikada 0.5-0.7 ml’i geçmediği bilinmektedir. Bu tetkik için sitrik asit kullanılır. Bu sit ile salgılar hemen kanalın ağız içinde açılma noktasında birleşir.
Tükürük kanallarının ve bezinin radyolojik olarak görüntülenmesine siyalografi tekniği denir. Özel olarak tükürük bezi taşı ya da kitlerinden endişe edildiğinde siyalografi tetkikti uygulanır.
Biyopsi, tükürük bezlerinden küçük bir örnek bezi alma olayıdır. Bu yönteme Sjögren sendromu ya da kanser olduğu düşünülen durumlarda ihtiyaç duyulur.
Ağız kuruluğu tedavi edilebilir genellikle geçici olan bir sağlık sorunudur. Peki ağız kuruluğuna ne iyi gelir? Bu sağlık sorununu yaşayan kişilerin hekimlerin önerisi ve bilgisi dahilinde yapacağı birçok uygulama bu sorunu geçirebilir. Bu uygulamalardan bazıları şu şekildedir:
Diş fırçalama ve diş ipi kullanmak, ağız sağlığının korunmasına yardımcı olduğu kadar ağızda kuruluğa da iyi gelen yöntemler arasında bulunmaktadır.
Ağızda kuruluk şikâyeti bazı insanlarda akşam vakitlerinde meydana gelir. Bu şikâyetin birden fazla gece boyunca tekrar etmesi de durumun artık müdahale gerektirdiğinin işareti olabilir. Gece ağız kuruluğu, tedavi olunmadığı ve dikkat edilmediği durumlarda konuşma ve beslenme eylemlerini olumsuz yönde etkileyebilir. Normal ağız kuruluğu gibi gece ağız kuruluğu da tükürük bezlerinin yeterli oranda çalışmaması ya da fazla tütün ürünleri kullanımı gibi sebeplerden oluşabilir. Gece meydana gelen ağız kuruluğu için hekimler tarafından önerilen tedavi yöntemleri ise şu şekilde olmaktadır:
Eğer bu yöntemleri uyguladığınız takdirde sorun hala geçmiyorsa, sağlık kuruluşlarında bulunan uzman hekimlere gitmeniz gerekmektedir. Ayrıca ağız kuruluğu dişlerde sararmaya ve diş taşı oluşumuna neden olabilir. Bu yüzden diş beyazlatma veya diş taşı temizliği tedavilerine ihtiyaç duyulabilir.
Ağız kuruluğu yaşayanlarda görülen semptomlar, genellikle bilinen ortak bulgulardır. Konuşma ve tat alabilme özelliklerinin kısmen yapılabilmesi, çiğneme, yutma, konuşma eylemlerinin yerine getirilememesi aşırı kurulukla beraber oluşabilecek şikayetler arasında bulunmaktadır. Üstelik ağız içindeki salgılardaki artış miktarının düşmesi birçok diş ve diş eti problemlerine de yol açar. Ağız kuruluğu ile oluşabilecek belirti ve bulgular şu şekildedir:
Bu belirti ve bulgulardan farklı olarak cilt kuruluğu ve göz kuruluğu gibi kuruluk şikayetleriyle beraber altta yatan rahatsızlık SJögren sendromu olabilir. Bunun için çok dikkat edilmelidir.
Şikâyeti olan bir kişinin ekmek, bisküvi, kurabiye gibi kuru yiyecekleri içecek almadan yutup yutamadığını ve konuşma eylemini ne denli gerçekleştiğini gözlemleyerek ağız kuruluğu tanısı konabilir. Sonrasında kişinin tükürük akış oranını diş hekimi hesaplar. Bunun için hastaya verilen bir tutam parafini çiğnenmesi istenir. Buradan çıkan ürettiği tükürük salgı miktarı belirlenerek herhangi bir sorun olup olmadığı ölçülür.
Sağlıklı bir kişinin ağzının içindeki tükürük salgısı 5 mm’nin üzerinde olmaktadır. Tükürük akış hızı ise 5 dakikada 2.5 mm’nin üzerinde olması gerekir. Eğer kişinin akış hızı ve tükürük miktarı bu değerler altında çıkıyorsa kişide ağız kuruluğu olduğu tespit edilir.
Bu kuruluğun asıl amacı hastaların şikayetlerinin hafifletilmesini sağlayıp tedavi etmektir. Bu amaçla yapılan müdahalelerin asıl hedefi şu doğrultudadır:
Diğer yandan kuruluk oluşumuna neden olan asıl problem tespit edilirse bu durumu ortadan kaldırmak da bu sorunun tedavisine katkıda bulunabilir. Hiçbir ilacı ve tedavi yöntemini hekimler tarafınca önerilmediği sürece yapmamanız gerekir. Çünkü ağız kuruluğu için kullanacağınız ilaçların yan etkileri olabilir. Hekimlerin reçeteleri ile alınabilen pilokarbin ve sevimelin etken maddeli ilaçlar salgı üretiminde faydalı bir rol oynayabilir.
Ağız kuruluğu yaşayan veya belirtisi olan kişiler öncelikler bir diş hekimine gitmelidir. Fakat problem ağız ve diş sağlığı ile ilgili değilse, dahiliye (iç hastalıklar) bölümünden randevu alıp gitmeleri gerekmektedir. Altta yatan hastalığın yanı sıra tükürük bezlerini çalıştıran ilaçların kullanılması önerilir. Üstelik bu durumları yaşayan hastanın su tüketimini arttırması şiddetle tavsiye edilmektedir.
Alzheimer, anemi, Sjögren sendromu, Parkinson hastalığı, HIV\AIDS, diyabet, inme ya da kistik gibi hastalıkların belirtisi olabilir.
D vitamini eksikliği ağız kuruluğuna yol açabilir.
Aşırı terleme, ishal, istifra, kan kaybı gibi durumlar ağız kuruluğuna sebep olabilir.